Kadim medeniyetlere ev sahipliği yapan Mudanya, konumu gereği Asya ve Avrupa arkasında Liman vazifesi görmüștür. 11. Asırda Haçlı Seferleri esnasında Avrupa'dan Asya'ya geçen Haçlılar denizden Mudanya'yı görűnce, yer șekillerinin tepelik olmasından dolayı, dağlık anlamına gelen Montanya ismini vermișler. Türkler döneminde Mudanya denilmiștir.
Evliya Çelebi ilk seyahatine Mudanya'dan bașlar, șehrin gelirini giderini, camisini, kilisesini yetișen ürünlerini ayrıntılı anlatır ve "havasının suyunun letafetinden Rum güzelleri çoktur" der. Filedar (Gündoğdu) istikametinden bağların bahçelerin arkasından Bursa'ya giderken, gördügü manzarayı, "Cennetten bir köșe" diye tabir eder.
Kuzey rüzgarlari Marmara Denizinin nemli, Samanlı Dağlarinin bol oksijenli havasını Mudanya'ya tașırken Gemlik körfezindeki iyotlu havayı da içine katar. Bu hava kıșın insanlarla beraber ağaçları da sağlıklı kıldığı gibi sıcak havalarda da cildi ve meyveleri nemli tutmaktadır.
Mudanya'da yașayanların genç kalmalarının, incirinin üzümünün zeytininin enginarının bu denli lezzetli ve șifalı olmasının sırrı budur. Hemen kıyının ardından bașlayan zeytinlikler ve ormanlar, yapraklarını dökmedikleri için yılın her mevsimi yeșil rengini muhafaza etmektedir. Doğal güzelliklerini, her mevsim farklı açan çiçekler taçlandırmakta, pekçok muhtelif otları da sofralara lezzet katmaktadır. Ormanlarında doğa yürüyüșü yaparken insan, deniz adeta ayaklarının altında kalmakta, yukarıdan Cenneti seyredercesine, güzel hülyalara dalmaktadır.
Bu güzelliklerin ve tatlı rüyanın bitmemesini dilerim.
Av.İbrahim Turan
