4 yaşımda tanıştığım, çocukluğum ve gençlik yıllarımın geçtiği, yaklaşık 16 sene yaşadığım sıcak, dosthane, huzurlu semtin adıydı ÇARŞI. Koca koca binaların, alışveriş merkezlerinin, internet kafelerin henüz var olmadığı o sevimli zamanlarda en çok sevdiğim şeydi Çarşı’nın içinde kendimden geçerek kaybolmak. Pırıl pırıl parıldayan lambaların zerafetine zerafet kattığı irili ufaklı balıkların sergilendiği balıkçılar ve okul dönüşü ağzımızı dolu dolu doldurarak keyif yaptığımız turşucuda yediğimiz turşuların lezzeti bugün bile damağımda ve kalbimde.
Beşiktaş’ta oturan bir Galatasaraylı olarak en yakın arkadaşlarımın Beşiktaşlı olması kadar doğal bir şey yoktu. Ama o zamanlar para ve siyaset futbolun içine bu kadar işlememişti. Çarşamba öğleden sonraları ya Ali Sami Yen’de ya da İnönü’deki kupa maçlarına kaçar, tribünde iç içe oturup ya Beşiktaş’ı ya da Galatasaray’ı alkışlarken hafta sonları yine aynı stadlarda lig maçları için yerimizi alıp tezahüratlar yapardık. Ali Sami Yen’deki bir Fenerbahçe derbisinde 1-0 kaybettiğimiz maç sonunda 90dakikayı aramızda seyreden Fenerbahçeli arkadaşımla güle oynaya stadı terk ettiğimizi bugün burada yazarken pek çoğunuzun “hadi canım” diyeceğinize eminim. Beşiktaş 15yılın sonunda 1982 yılında şampiyon olduğunda bütün cadde ve sokaklar siyah-beyaz bayraklarla donatılıp, gece yarılarına kadar marşlar, şarkılar söylenirken sadece Beşiktaşlılar’ın değil, Galatasaray ve Fenerbahçeliler’in de bu eğlencelere eşlik ettiklerine şahit olmuş birisi olarak bugün oynanan oyunun sadece futbol olmadığını kabul edebilmek gerçekten çok zor. Tıpkı, meselenin yalnızca kesilen 3 ağaç olmadığı gibi.
Ülkemizin en köklü ve etkin spor gruplarından biri olan ÇARŞI’nın pek çok sosyal sorumluluk projesinde yer alması ve hatta bizzat bu projelere ön ayak olması da onların amacının 90 dakikanın içinde sınırlı kalmadığının da net bir göstergesidir.
Onları 90 dakikanın içine hapsetmeye çalışanlara inat 2011 yılında Ali Sami Yen’de şöyle sesleniyorlardı; “Çarşı betona karşı, Ali Sami Yen park olsun, Şişli hayat bulsun, rant yapma park yap”.
Taşeronlaşmaya, sendikasızlığa, kuralsız çalışmaya “hayır” diyen de onlardı. “Çarşı nükleerlere karşı, Karadeniz ölmesin” diyen onlardı. “Çarşı çocuk pornosuna karşı, Çarşı aile içi şiddete karşı” diyen de onlardı.
Kimsesizlerin kimsesi olmaya gayret edip huzur evlerinde evlat olan, çiçek olan, Çocuk Esirgeme Kurumları’nda palto olan, bot olan, kalem olan, kederi silen silgi olan da onlardı.
“Bir tuğla da sen koyar mısın?” diyerek lösemili çocuklara umut götürenler de onlardı.
“Ölümün taşeronları hiç mi doymayacak bu siyah kara(kazanç)?” diyerek Somalı madencilerin yanında koşan da tabiî ki onlardı.
“Kapakları toplayalım engelleri aşalım” diyerek başlattıkları kampanya sonunda 64 akülü arabayı ihtiyaç sahiplerine dağıtanlar onlardan başkası değildi.
Van depreminden sonra kışın ortasında 65. dakikada tişörtlerini çıkarıp “Akıl Van’da kaldı, karada kışta kaldı” diyip 8 konteyner ve 1 tır malzemeyi toplayıp Van’a gönderen de onlardı.
Bütün Türkiye’de Kızılay’a oluk oluk kan akıtan, 25 okula 25 kütüphane kampanyasını harekete geçiren, 550 okul, 20binin üzerinde çocuğa bot, bere, çanta, kıyafet, kırtasiye olan da ama buna rağmen akılları hala köy okullarında kalan da onlardı.
Herhangi bir ülkede herhangi bir siyasi partinin yapamayacağı kadar sosyal sorumluluk projesi gerçekleştiren bir gruptur ÇARŞI.
Ve bu ÇARŞI bugün düzenin isteği olan doksan dakikalık hayata sığmak istemediği için, sadece atılan gole sevinip yenilen gole üzülmediği için, “görme, duyma, konuşma” diyenlere direndiği için darbeci olmakla suçlanıyor. Dün 3 maymunu oynamadıkları için bugün değeri 3 kuruş etmeyecek senaryolarla yok edilmeye çalışılıyorlar.
Sen istediğin kadar siyaha beyaz , ak’a kara de; fark etmez. Onlar gün gelecek siyahın içinde beyazı, beyazın içinde siyahı yine haykıracaklar.
“Oğlan bizim, kız bizim,
Geliyor düğün alayı,
Kaynanalar çeksin halayı”.
Bu da mı gol değil Hakim Bey, bu da mı?
Ümit ATİLLA
16.12.2014
http://www.forzabesiktas.com/img/16aralik.jpg
Yorumlar
Buyurun Beşiktaşın ilklerinden birkaç örnek
Ulu önder Atatürk’ün ilk ilgilendiği ve ziyaret ettiği Kulüp (1914).
İlk kurulan Spor Kulubü (1903)
ilk tescil edilen Spor Kulübü (1910).
İlk spor tesisi ve lokali kuran Kulüp (Akaretler-1909).
İlk resmi İstanbul Ligi şampiyonu (1924).
İlk eskirim şampiyonu Kulüp.
İlk atletizm şampiyonu Kulüp.
İlk güreş şampiyonu takım.
İlk voleybol şampiyonu takım.
İlk Başbakanlık Kupası.
İlk Federasyon Kupası.
RSS beslemesi, bu iletideki yorumlar için